SORU: Düşüncenin Tesiri Nedir
Sual :
Olumlu ya da olumsuz düşünceye sahip insanlar , bulundukları hal üzere karşı taraftaki ya da muhatap oldukları ya da aynı ortamı paylaştıkları insanlar üzerinde tesir gücüne sahip midir ?
Böyle bir tesirin varlığı doğru mudur ?
Mahiyeti nedir ?
El – Cevap :
İnsanların düşüncelerinin kaynağı ve ilk zuhur ediş mahalli kalptir.
Aynı zamanda kalp , başkalaştırma ve değiştirme mahallidir. Bu başkalaşma ya da değiştirme ise kalbin bulunduğu hal ve mertebe ile ilgilidir.
Olumlu ( müspet / pozitif ) düşünceler
veya
olumsuz ( menfi / negatif ) düşünceler bu düşünce türüne ( frekansına ) göre bir açılım meydana getirdiği gibi aynı zamanda adeta bir paratoner gibi kendi cinsinden olan şeye doğru bir meyli olur , karşıt cinsten olan düşünce şeklinin de etkinliğini ( formunu ) bozmaya ve kendi formuna çekmeye , kendi formunun tesirinin kuvvetine göre karşı tarafın formunu başkalaştırmaya yönelik bir etkileşim ve zuhurat söz konusudur.
Bu durum kişinin düşüncelerinde sağlamlık. ( sebat hali ), inandığı şeye ( müspet ya da menfi ) inancının kuvveti , himmetinin ( güçlerini toplamada ve kullanmada ) tesiri ve kuvveti ile doğru orantılıdır.
Bu sebeple kişi önce kendi düşüncelerini kontrol altında tutmalı , olumsuz düşünmekten kaçınmalı , olumlu düşünerek kendisini motive etmeli , huzur halinde olmalı , huzur halini elde etmek için dinin gereklerini yaşamalı , kulluk görevlerini yerine getirmeli , Hakkı ve hakikati gözetmeli , kendi olumlu düşünceleri belli bir düzeyde kuvvet bulmadıysa etki altında kalmamak için olumsuz düşüncelere sahip olan insanlardan kaçınmalı , muhatap olmaktan uzak durmalı , aynı mekanlarda zaruretten dolayı bir arada bulunmak zorunda olanlar kalpleri karşı karşıya gelecek şekilde tam karşısında oturmaktan sakınmalı ( kalpler karşı karşıya birbirine bakar vaziyette oturmak ya da durmak neticesi kalpten kalbe bir tesir oluşur. Taraflardan kimin tesiri baskın gelirse baskın olan taraf karşısındakinin kalbindekileri değiştirir , başkalaştırır ve kendisine benzetir ! ) , gafletten sıyrılarak uyanık halde bulunmalı , kendisini bu olumsuzluklara karşı zikir ile ( korunma virdi ) koruma altına almalı , idrak düzeyini yüksek tutmaya yönelik hakikate dair ilimleri öğrenmeye ve öğrendiğini uygulamaya yönelik gayret sarf etmelidir.
Tüm bunlar sünnetullah diye tabir ettiğimiz Allah’ın bu alemin işleyişine yerleştirdiği kanunların sebep – sonuç ilişkisi dairesinde cereyan etmesi , vuku bulmasıdır.
Bu kanunları bilen ve bilgisini dünya ve ahiret saadetini elde etme yolunda kullanabilen kimse huzur sahibi olur.
Allah en doğrusunu bilir.
Ahmet Şahin Uçar