UYULMAZ ŞERİATI ZAYİ OLMUŞ OLANA, GETİRSE DE BİN HABER ALLAH KATINDAN !..

UYULMAZ ŞERİATI ZAYİ OLMUŞ OLANA, GETİRSE DE BİN HABER ALLAH KATINDAN !..

Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)

————————

” Çılgınlardan bir grup vardır ki kendilerine Melami adını vermiş ve sofilerin kıyafetini giymişlerdir. Bu halleriyle onlara intisap etmek isterler, onların sofilerle bir alakası yoktur. Bilakis aldanma ve yanılma içindedirler. Bazen takiye yaparak, bazen de iddia ederek sofi kıyafetlerinin içine gizlenirler. Her şeyi mübah sayan insanların yollarını izlerler, kalplerinin temiz olduğunu iddia ederler ve :
” İnsanı kurtaracak olan da budur. Şer’i merasimleri yerine getirmek, avamın, geri zekalıların ve taklit darboğazında sıkışıp kalanların rütbesidir. ” derler.
Bu ise dinsizliğin, zındıklığın ve haktan uzaklaşmanın ta kendisidir. Şeriatın kabul etmediği her hakikat, zındıklıktır. Bu aldanmış cahiller şunu bilmiyorlar ki şeriat kulluğun hakkıdır, hakikat ise kulluğun hakikatidir. Kim de ehl-i hakikatten ise kendini kulluk haklarına bağlı sayar ve bazı emirleri ve fazlalıkları yerine getirmek durumunda olduğunu bilir. Bu dereceye varmayandan bunlar istenilmez. Ama mükelleflik bağlarından sıyrılır ve bütün batılları yapabilir demek değildir. “

Avarifü’l Mearif s:98 – Şihabüddin Sühreverdi (k.s.)

” Daha önce oluşan havatır ve ilhamlar sonucu oluşmuş olup, nefsin bir beklenti içersinde , tabiat’ın da zevk alma peşinde olduğu her bilgiyi, hak da olsa bir kenara at ve Allah’ın rasulüne indirmiş olduğu ilmi al ! Ve Hz. Resulullah’ı, sırasıyla dört halifeyi, ondan sonra gelen sahabe ve tabiini, nefsin kötü arzularının peşine düşmekten yüz çevirmiş olan hidayet ehli imamları kendine önder yap ki, gerçek bilgi ve hakikatlerden sapmış olan yalancı iddialardan, vehimlerden, zan, tahmin ve şüphelerden kendini kurtarmış olasın ! Eğer bir keşif seni, Kur’an ve Sünnet’in karşısına çıkartıyorsa, sen keşfi bir tarafa koy ve hiç tereddütsüz Kur’an ve Sünnet’e yapış ! Ve kendi kendine şöyle de : Allah Celle Celaluhu , Kur’an ve Sünnet’in korunmasını garanti altına aldığı halde, mutlak keşf, ilham ve müşahedeyi koruma altına almamıştır. O halde Rabbinle tartışma yolundan dön ki gerçek muvahhid olasın ! Şeriatın rükünlerine riayet et ki gerçek çizgide kalmış olasın ! Kendinde tevhid ve şeriat’ı böylece birleştir ki hakikat ehli olasın !

Ebu’l-Hasen eş-Şazeli (k.s.)

” Müride düşen görevlerden birisi de , şeriat’ın adabına riayet etmek ve mümkün oldukça şeriat’ın zahiri üzerinde yürümektir. Çünkü terakki ve yükseliş tamamen , kanun koyucunun emrine uymaktadır. Hakikat ilmine gelince , onun geçerliliği, şöyle diyen kişinin hükmünün geçerli oluşuna göredir : Gök üstümüzde, yeryüzü altımızda, ateş sıcak, kar ise soğuktur fakat , o kişinin, kendisine hallerinden bir şey arız olduğunda, şeriatı terk etmemesi gerekir ki , bu zamanda yaşayanlar içinde tevhidin kokusunu koklamış olanların bir çoğunun gaflet içinde olduğu durum budur ! “

Envaru’l-Kudsiyye / Şa’rani (k.s.)

” Kim kendini töhmete maruz bırakırsa, hakkında kötü düşünen kimseyi suçlamasın. Buna göre birinin şeriatın emirlerini önemsemediğini, farz namazlarını ihmal ettiğini, Kur’an okumayı, oruç tutmayı ve namaz kılmayı ihmal ettiğini ve girilmemesi gereken kötü yerlere girdiğini görürsek, onu reddederiz, içinin temiz olduğu iddiasını kabul etmeyiz. “

Ömer bin Hattab (r.a.)

” Şeriat’ı ihmal edip önemsemeyen bir çok derviş gördüm ki, bunlar bir süre sonra tarikattan da çıkmışlar ve kendilerinde hakikat nurundan da bir şey kalmamıştır. Ayrıca dervişlerin içerisinde diğer bir gruba da rastladım ki, onlar, uzun süre ehlullah ile sohbet halinde bulundukları halde, bunların gidişatında ve yüzlerinde mahabbet ehlinin , özellikle de, ariflerin güzelliğinden bir eser bulunmamaktadır.
Hiç şüphesiz bunun sebebi ; şeriat’ın usul ve adabına aldırış etmemekten başka bir şey değildir. Üstadımız Yezidi derdi ki : Kim bir cezbe ya da bir mazeret olmaksızın şeriatı terk ederse, o kişi bu gidişle büyük günahlara düşer. Hasılı ben şöyle diyorum : Allah’a yemin olsun ki , hayrı yalnızca bu noktada görmekteyiz ve gerçek kazancın da ancak buradan elde edileceğine inanmaktayız. Allah Teala (C.C.) bizleri, her şeyin hallü fasl edileceği son ve gerçek hüküm gününe kadar bu edeple rızıklandırsın. “

Hikem-i Ataiyye Şerhi / İbn Acibe (k.s.)

” İnsanlar Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında vahiy ile sorumlu tutulurlardı. Şimdi ise vahiy kesildi. Sizi şimdi dış amelleriniz ile sorumlu tutarız. Kim bize hayır amel gösterirse, ona güven verir ve onu kendimize yaklaştırırız. İçindeki bir şeyle ilgilenmeyiz ; içindekiyle onu Allah hesaba çeker. Kim de bize bundan başka bir amel gösterirse, ona güven vermeyiz , ister ki : ‘içim temiz ‘ desin. “

Ömer bin Hattab (r.a.)
( Buhari,Şehadat 5 ; Ebu Davud,Diyat 15 ; Ahmed İbni Hanbel,Müsned,1/41 )

” Bir takım sufi topluluklar , büyük bir hataya düşerek namaz’dan maksadın zikrullah olduğu zannıyla , zikir hasıl olunca, namaz’a ne ihtiyaç vardır? düşüncesine kapılmışlardır. Ve böylece bir çok sapık yollara düşmüşler, akla hayale gelmez bir takım batıl hayallere dalarak , resmi ibadetlerin usul ve ahkamını yok sayıp , helal ve haramı reddetmişlerdir.
Diğer bir grup sufiler de , bu konuda belki sapıklıktan uzak fakat, hal olarak kendilerini noksan ve geride bırakacak olan bir yola koyularak ; sadece farzları kabul edip, nafile ibadetlerin faziletlerini inkara kalkışmışlardır. Böylece onlar azıcık bir hal zevkine aldanarak, faziletli amelleri ihmal etmişlerdir. Nitekim onlar, namazın ve diğer ibadetlerin her bir şekil ve hareketlerinde Allah’ın nice sırrının bulunduğunu ve onlarda zikirlerde bulunmayan bir çok hikmetlerin bulunduğunu bilemediler. Halbuki, haller ve ameller, ruh ve cisim gibidir. Zira kulun şu fani dünyada yaşadığı sürece, hayırlı amellerden yüz çevirmesi taşkınlık ve şaşkınlıktır. Hasılı ameller, manevi hallerle arındırılıp ve temizlenirler ; haller de uhrevi ameller sayesinde gelişip olgunlaşırlar. “

Avarifu’l-Mearif / İmam-ı Sühreverdi (k.s.)

Cüneyd Bağdadi, marifetten bahs eden birinin : ” Allah’ı bilenler, iyilik ve takva gibi hareketleri terk ederek Allah Teala’ya ulaşırlar ” dediğini işitti.
Bu sözleri duyan Cüneyd de şöyle dedi :
” Bu , amelleri kabul etmeyen bir topluluğun görüşüdür, bence çok büyük bir hatadır. Zina edenin, hırsızlık edenin hali bundan daha iyidir. Allah’ı bilenler amelleri Allah’tan aldılar, O’ na döneceklerdir. Eğer ben bin sene yaşasam iyi amellerden bir zerresini eksik yapmam, meğer ki bana engel olalar. Bu benim marifetimi daha da pekiştirir ve halimi daha da kuvvetlendirir.

Avarifü’l Mearif s:99 – Şihabüddin Sühreverdi (k.s.)

Daha Fazla Göster

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu