Panteizim ile Vahdet-i vücûd arasındaki fark

Deniliyor ki; “Sûret, hakikatin kendisi değildir.” Sûret, hakikatin kendisi değildir yani Hakk’ın kendisi değildir. Panteizmi kaldırıyor, devre dışı bırakıyor burada. Bu hakikati, bu ayrıştırmayı tam idrak edemeyenler; panteizm ile vahdet-i vücûd’u birbirleri ile paralel düşünüyorlar, algılıyorlar. Ya da ne farkı var bunların, vahdet-i vücûd’da bir nevi panteizmi savunmakta, diyorlar. Hatta hatta bırakın panteizm savunucularını, tasavvuf ehli içerisinde bile görüşü bu tarafa kayanlar var.

Panteizim ile vahdet-i vücûd’u ayıran çok ince bir nokta var. Panteizm, her şeye Allah’ın bir parçası olarak bakar. Her şey; ağaç, taş, kuş Allah’tan bir parçadır, bütün âlemdeki her bir zerre Allah’ın bir parçasıdır, der. Fakat vahdet-i vücûd; bütün âlem ve âlemde mevcud olan her şey, ‘Allah’ın ancak ilmindeki ilmî sûretlerdir’ der. Yani, hayalden ibarettir. Panteizm; bir varlık olarak bütün bu mevcudat Allah’ın bir parçasıdır, der. Panteizmin hataya düştüğü yer burasıdır. Bu kuşta Allah’ın bir parçası, bu taşta Allah’ın bir parçası, bu ağaçta Allah’ın bir parçası der. Bu yanlış!

Tevhid-i hakikati idrak etmek noktasında, kendilerinin de Allah’ın bir parçası olduğunu ifade ederek; ‘buradan da zuhûr eden Hak’ diyorlar. Buradan zuhûr eden Hak demek ayrı, kendini Allah’ın bir parçası olarak görmek ayrı bir şey. Hallâc-ı Mansûr’un, “Ene’l Hak” demesinde ki; benim varlığımda Hak’tan gayrı yoktur demek ayrı bir hakikattir. Kendini Allah’ın bir parçası olarak görmek, ifade etmek tamamen yanlış bir şeydir. Böyle bir şey yok!

Ayette buyuruluyor ki; “Allah, âlemlerden müstağnidir.” Demek ki hiçbir sûrette, âlemde var olan bir şey Allah ile bir tutulamaz. Allah Zât’ı yönünden müstağnidir. Burayı iyi anlayalım!  Allah’ın zât’ı yönüyle mevcudat (yaratılmış olan) arasında hiçbir bağ ve ilinti yoktur. Hangi yönden bağ ve ilinti vardır, denilirse; Rab ile kul olması (rubûbiyet mertebesi ile ulûhiyet mertebesi) yönüyle ilişkimiz vardır. Bizim ancak bu mertebe ile ilişiğimiz olabilir. Bu mânâda da bütün âlem, Allah’ın ilmindeki ilmî sûretlerdir. Âdeta hayalden ibarettir. Bizim gözümüzü kapatıp da kurduğumuz hayaldeki hayali varlıklar ile bizim zât’ımız arasında nasıl ki maddi anlamda hiçbir ilişki yok ise Allah ile varlık arasında da zâti yönden maddi bir ilişki yoktur. Meseleyi böyle anlamamız lazım.

Allah en doğrusunu bilir.

Ahmet Şahin Uçar

Daha Fazla Göster

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu