“Allah’a yaklaşmak için vesileler arayın” Maide 35
Her varlık hakikatte Allah’a yakındır. O’ndan hakikati itibari ile uzak olması asla mümkün değildir. Ancak bir çoğu bu hakikatten perdelidir , habersizdir , gaflettedir. Bu yüzden kişi bu gaflet perdelerini yırtmış , bu hakikatin idrakine varmış bir mürşidi kamile yanaşmalıdır ki bu yolları ondan öğrensin . Bu manada Allah’a yakın olan bir kimseye yakınlık kuran kişi böylece Allah’a da yakınlık kurmuş olacaktır. Çünkü o yakınlık kurduğu kimse Allah’ın dostudur. Allah’ın dostu ile dost olan , Allah ile de dost olur. Mürşid ; İrşad eden , öğreten , eğiten , rehberlik eden anlamlarını da içerir. Kişi Allah’ı tanımak , O’na yakin elde etmek için daha önce bu yoldan vuslata erenlerin tecrübelerinden faydalanır , onların refakatinde yolculuğa çıkar (seyr-ü süluk) , onların rehberliğinde engelleri aşar , onların talimatı doğrultusunda hareket eder ve bunu sabır ile , sebat ile , sadakat ile ve şükür ile yaparsa bir çok güçlükleri kolayca ortadan kaldırdığı gibi ömür denilen kısa sermayeyi iktisatlı ve verimlice kullanmış nasibi oranında bir idrak seviyesine ulaşmış ve dünya hayatına gelişinin, kulluğunu emrolunduğu gibi yaşama gayesine en uygun bir yaşam sürmüş olur.
Bu yolculuğa çıkmaya karar veren kişilerden bazıları yolunu ( tarikat) ve mürşidini kendisi seçer ve karar kılarken , bazıları bir yolun mürşidi tarafından seçilir ve o yola sokulur.
Kişi kendi yolunu kendi seçecekse şayet, seçeceği yolun kendi yaratılışına uygun bir yol olup olmadığını iyi kontrol etmeli ve bu bilgiler ışığında hareket etmelidir. Ehlullah “ Allah’a giden yollar mahlukatın adetincedir” demiştir. Evet Kur’an ve sünnete uygun her yol Allah’a vasıl olur. Ancak kişi kendi yaratılışına , mizacına en uygun olan yolu tesbit eder ve o yola girer ise kendisinde hızlı bir terakki hasıl olur ve istidatında olan nasibi oranında hakikate erer ve hakikati yaşar. Yok eğer bu durumu gözetmeden bir yola intisap eder ise bu kararındaki yol mizacına, yaratılışına uygun düşmeyen bir yol ise , o yoldaki terakkisi daha yavaş ve daha uzun zamanda oluşur. Kısa ömrünü iktisatlı kullanamamış olur. Nihayetinde günümüzde bir çok tarikat ehlinin durumu böyledir. Uzun yıllar mensubu olduğu tarikatın derslerinle iştigal ettiği, sohbetlerine katıldığı halde manevi seyri çok yavaş ilerlemekte, mertebe katedememektedir. Burada salik ( mürid ) , yola ( tarikata ) uygun olmadığı gibi yol salik için ( mizacına ) uygun olmayabilir , yolun mürşidi gerçek bir mürşid olmayabilir veya nakıs bir mürşiddir ( kemal üzere değildir ) .Tabi bu durumun açığa çıkmasına bir diğer sebep ise salikin sabırsızlığı , sebatsızlığı , şükürsüzlüğü ve sadakatsızlığıdır ki bu ayrıca üzerinde tefekkür edilmesi ve izah edilmesi gereken bir konudur.
Yola (tarikat) girmeye karar kılan kimse öncelikle şeriat ahkamlarını iyi öğrenmeli ve yaşantısına fiili olarak geçirmelidir. Şeriatın hükümleri gereğince hayatını düzenlemeyen bir kimsenin tarikatta bir ilerleme kaydetmesi, manevi terakkiler neticesi mertebe elde etmesi düşünülemez. Şeriatı olmayanın hakikati hiç olmaz. Şeriatsız hakikati yaşamaya kalkmak zındıklıkdır. Üzerinde şeriatın ölçüleri bulunmayan bir mürşid ( şeyh efendi ) örnek alınmaz ve ona tabi olunmaz. Aynı şekilde şeriatın ölçüleri gereği hayatını sürdürmeyen bir mürid de tarikata girdiğinden bahsedemez , ilahi haller yaşadığından , terakki ettiğinden , mertebeler aldığından bahsedemez. Bütün bunlara vakıf olduğunu iddia etse dahi onun iddiasında bahsettiği mevzuların hakikati istidraçtır. O kişi aldanmıştır , cinlerin (şeytanlar) oyuncağı olmuş durumdadır ve bunun farkında değildir.
Günümüzde ülkemiz belki de dünya da mürşid-i kamillerin sayısı pek fazla, çok bereketli , her yer mürşid-i kamil dolu ( ! ) ( ? )
Din konusunda alt yapısı olmayan , şeriattan haberi olmayan bir çok cahil kimse böylesi mürşid-i kamillere (!) (?) hemen teslim oluyor, nefislerinin istek ve arzuları doğrultusunda fütursuzca bir yaşantı içersinde ömürlerini heba ediyor , kendilerini ateşe atıyorlar. Böyle tuzaklara düşmemek için bir Müslüman uyanık olmalı ve şeriatın çizgisini gözetir vaziyette emri ilahi doğrultusunda bir hayat sürme gayreti içerisinde olmalıdır. Ancak bu durum gözeterek ve yaşayarak isabetli karar verilebilir , bu isabetli – doğru karar ile yönlenilen vesileler neticesi Allah’a yaklaşmak ve ermek hasıl olabilir. Elbetteki kişinin istidatı ve nasibi oranında.
Allah
en doğrusunu bilir.
Ahmet Şahin Uçar – 18 Ocak 2017 – Bursa