ERKEK – KADIN

“Allah Havva’nın kendisinden çıktığı Adem’deki yeri, Havva’ya arzu ile doldurmuştur.Çünkü varlıkta boşluk kalamaz. Allah o boşluğu arzu ile doldurduğunda, Adem kendisine özlem duyar gibi Havva’ya özlem duymuştur. Çünkü Havva kendisinden bir parçaydı. Havva da kendisinden geldiği vatanı olduğu için, Adem’e sevgi duydu. Şu halde Havva’nın sevgisi vatan sevgisi, Adem’in sevgisi kendini sevmesidir. Bu nedenle erkek, kendisinin aynı olduğu için, kadına sevgisini gösterebilirken, kadına ise erkekleri sevmede haya diye ifade edilen güç verilmiştir. Böylelikle gizleme gücü artmıştır.” Fütuhat – c1,s360 -Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)

“Allah, Adem’in sol kaburgasından Havva’yı çıkartmıştır. Allah Teala’nın “Erkeklerin kadınlar üzerinde bir derecesi vardır ” (Bakara-2/228) Buyurduğu gibi kadın bu nedenle erkekten bir derece eksiktir. O halde kadınlar,hiç bir zaman erkeklere katılamaz. Havva , kaburgadaki eğiklik (ve de düşkünlük) nedeniyle kaburgadan meydana gelmiştir. Bu sayede çocuğuna ve kocasına muhabbet besler. Bu meyanda erkeğin kadına düşkünlüğü, gerçekte kendisine düşkünlüğüdür. Çünkü kadın erkeğin bir parçasıdır. Kadının erkeğe düşkünlüğü ise kaburgadan yaratılmış olmasından kaynaklanır. Erkekte kaburga , sevgi ve düşkünlük demektir.”
Fütuhat – c1,s360 – Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)

“Cuma namazı, akıllının nitelendiği akıl şartına göre vacip olmuştur. Kadın , ” akıl ve din bakımından eksik “sayılır . Gerçekte kadında eksik olan akıl , bu ” zati birliği “(Allah’ın zatı nın birliği) bilmektir. Böylece Cuma namazı , erkeğe farz olmuştur. Erkek olmak , söz konusu birliği bilmek ile O’ nun ilah olduğunu bilmeyi birleştirmektir. Kadının aklı ise , bu mutlak birlik bilgisinden eksik kalmış , bu nedenle bu birlik ile ilah olması bakımından Allah’ı bilmeyi birleştirmek kendisine farz olmamıştır.( Cuma namazının kadına farz olmayışının batıni yorumu )

Bir insan , bu engellerle çelişen bir hal nedeniyle engelden kurtulursa , Cuma kendisine farz olur. Baska bir ifadeyle , daha önce kendisine farz olmayan şeyi bilmek bu kez kendisine farz haline gelir. Örnek olarak , kemal derecesine ulaşan Meryem ve Asiye’ yi verebiliriz. Bu dereceye ulaşmalariyla , zata özgü birliğin bilgisiyle ilahlığın birliğinin – ki çokluğun birliği demektir – bilgisi kendilerine farz olmuştur. ” Futuhat c 4 , s 13 – Muhyiddin Ibn Arabi (k.s.)

“Allah , insan için yine insan sureti üzere başka bir şahsı üretti ona da kadın adını verdi. Kadın kendi sureti üzere zahir olunca ona müştak oldu. Bu hal bir şeyin kendi nefsine iştiyak duymasıdır. Kadının erkeğe vurgunluğu da bir şeyin kendi yurduna düşkünlüğüdür.Şu izahımıza göre insana kadın sevdirildi. Çünkü Allah da bizzat kendi sureti üzere halk ettiği kimseye muhabbet gösterdi. ” Füsusu’l – Hikem , Muhammed Fassı – Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)

“Şu duruma göre Hak , erkek ve kadın olmak üzere bir üçlük meydana geldi. Bu arada erkek , kadının kendi aslına iştiyaki kabilinden olarak o da kendi aslı olan Rabbi’ne müştak oldu. Şu halde Allah kendi sureti üzere olan kimseyi sevmekle beraber ona da kadını sevdirdi.O halde erkeğin muhabbeti hem kendi parçası olan kadına karşı hem de kendisini yaratan Hakk’a karşı oldu. İşte bunun için Hazreti Muhammed Aleyhisselam ‘ Bana kadın sevdirildi ‘ buyurdu. Çünkü kendi sevgisi ancak Rabbi’nin suretiyle ilgili olduğundan kendi nefsinden bahisle ‘ Ben sevdim ‘ demedi. Bu suretle kendi kadınına karşı olan sevgisini bile Allah’a nispet etti. Çünkü Hazreti Peygamber kadın sevgisini , Allah’ın kendi sureti üzere olan mahlukuna muhabbeti gibi ilahi ahlaka uymak için dilemiştir.”
Füsusu’l – Hikem ,Muhammed Fassı – Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)

“Bu bölüm , İnsan-ı Kâmilden başka sebeplere dayanmayla ilgili bölümdür. İnsan-ı kâmile dayanmak ise , (ilahi) surete göre ortaya çıktığı için , eksik bir sebebe dayanmak demek değildir. Onun dışındaki sebepler ise , bu mertebeden aşağıdır ve eksiktir. Bu eksiklik , kadının erkekten aralarındaki bir dereceyle eksik olmasına benzer. Kadın kemale erse bile , bu derece nedeniyle , erkek gibi kemale ulaşamaz. Bu bağlamda söz konusu dereceyi Havva’nın Âdem’den meydana gelmesi sayanlara göre , Havva ancak Âdem vasıtasıyla zuhur edebilir. Bu nedenle de Âdem’in Havva’dan üstünlüğü sebepliliktir. Dolayısıyla Havva hiç bir zaman (sebebi olan) Âdem’e yetişemez.Bu bir yargıdır. Fakat buna İsa’nın varlığında Meryem’in durumuyla karşı çıkarız. Öyleyse buradaki derecenin sebebi , Havva’nın Âdem’ den ortaya çıkması değildir. Kadın edilgenlik yeri iken erkek böyle değildir. Edilgenlik mahalli ise , etkinlik mertebesinin sahibi olamaz ve bu nedenle de ‘ eksiktir ‘. Bu eksikliğe rağmen erkek kadına yönelir , ona itimat eder ve kadında ve onun vesilesiyle gerçekleşecek etkiyi kabul etmesi için ona yönelir. Allah sebepleri boş yere koymamıştır. Onları koymuştur ki , kendilerini benimseyelim , onlara itimat edelim. Bu itimat , ilahi hikmetin kendisini gerektirmesi nedeniyle ,Hakkın (emrettiği) bir itimattır.”
Futuhat c9 , s171 – Muhyiddin Ibn Arabi(k.s.)

“Erkek kadını sevdiği için vuslat istedi. Yani muhabbetteki vuslatın gayesini diledi. Unsurlardan ibaret olan bu yaratılış suretinde nikahtan daha büyük bir vuslat yoktur. Bundan dolayı şehvet duygusu vücudun bütün zerrelerine yayılır ve bu sebeple insan vuslatı müteakip gusül etmekle emrolunmuştur. Bedende şehvet hasıl olunca insan nasıl umumi bir sarsıntı ile kendinden geçiyorsa temizlik ve yıkanma mecburiyeti de o nispetle umumi oldu. Çünkü Allah , gayreti yönünden kulun kendisinden başkasıyla zevk ve lezzet duymasını istemez. Şu hale göre insan (zevk ve şehvetle) kendinden geçtiği diğer bir insan vücudunda Hakkı görmek ve ona dönmek için bedenini gusl ile temizler. Çünkü bundan başka bir şey olmaz. Erkek (sevgi esnasında) Hakk’ı kadında görürse onun bu görüşü münfailde olur. Fakat kadın kendisinden zuhur etmiş olması bakımından Hakk’ı kendi nefsinde onu failde görmüş olur. Erkek kendisinden zuhura gelmiş plan şeyin suretini hatırına getirmeden Hakk’ı kendi nefsinde görürse bu görüş münfail ve vasıtasız olarak Hak’tandır.

Şu halde erkeğin Hakk’a ait görüşü kadında daha tam ve kamil olur. Çünkü o Hakkı hem fail hem de münfail olması bakımından görür. Kendi nefsinden görüşü ile bilhassa erkeğin münfail olması dolayısıyladır. İşte bu sebeple Hz. Muhammed Aleyhisselam Hakk’ın kadında bu tam görüşünden dolayı kadına muhabbet etti. Çünkü Hak , maddeden ayrı olarak ebediyen görülmez. Zira Allah , zatı itibariyle alemlerden ganidir.

Demek ki Hakk’ı görüş bu bakımdan imkansız ve görünüş ancak madde de mümkün olacağından Hakk’ın kadında görünüşü şuhudun en büyük ve mükemmel derecesidir. Vuslatın en büyüğü ise kadın ile erkeğin çiftleşmesidir. Çünkü bu , Hakk’ın kendisine bir halife seçmek için kendi suret üzere yarattığı mahluka karşı gösterdiği ilahi teveccühün karşılığıdır. Adem bu vuslatta kendi nefsini görür. Allah Adem’i tesviye ve tadil ile kemale erdirdi.İlahi nefesi ile kendi ruhundan ona üfledi. Böyle olunca Adem’in zahiri halk(madde) , batını Hak oldu. Allah , bundan dolayı Adem’i bu insanlık heykeli için tedbir ile vasıflandırdı. Çünkü Allah , işleri semadan tedbir eder. Sema ise arzın üstündedir. Arz da alçak alemin en alçağıdır. Çünkü o unsurların en aşağı tabakasıdır.“ Füsusu’l Hikem , Muhammed Fassı – Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)

Kadın, Allah’ın Tekvin sıfatının mazharıdır. Bu nedenle kadında Allah’ı müşahede en kamil müşahede olduğunu beyan eder Muhyiddin İbn Arabi hz. Tekvin sıfatının kadında en kamil zuhur yeri olması bu hususta kadının erkeğe göre üstün olduğu ‘ bir özelliktir ‘.

Ehlullah’ın bir kısmının beyanında , kadın mülk aleminden , erkek melekut aleminden halk edilmiştir diye beyan edilir.
Bu sebeple erkek de akıl yönü ağır basarken kadın da duygular ağır basar. Erkek manaya yönelirken ,kadın maddeye yönelir. Kadındaki dünya sevgisi , maddiyat sevgisi , gösterişli eşya sevgisi , altın , takı sevgisi bu sebeple daha fazladır. Bu beyanlarımız umuma yöneliktir. İfade ettiğimiz bu durum yaratılış özelliğinden kaynaklanmaktadır. Dolayısı ile yaratılış özelliğinden kaynaklanan bir hakikat dile getirilmektedir.

Erkek ruhtur, kadın ise nefs . Erkek etkendir , kadın edilgen.
Kadınların kemal derecesine ulaşması erkeklere göre daha zordur. Resulullah efendimiz” Erkeklerden bir çoğu kemale ulaşmışken kadınlardan ise Meryem ve Asiye buna ulaşmıştır ” buyurmuşlardır.

Ümmet-i Muhammed de mürşidlik yapan kadın da vardır. Ancak en kamil mertebe olan Kutup’ luk makamında kadın yoktur.

Muhyiddin İbn Arabi hz. ve İsmail Hakkı Bursevi hz. eserinin bir yerinde Kırklar makamında olanların içersinde kadınlardan da olan vardır buyurmaktadır.
Kadın dan peygamber gelmemiştir, kadın dan Kutup ( Alemde tasarruf yetkisine haiz olan , alemin direği mesabesinde olan insan-ı kamil zat’ı kastetmekteyim ) ya da yardımcısı yoktur.

Bununla birlikte kadının fiillerinden yaratılan melekler , erkeklerin fiillerinden yaratılandan daha güçlüdür. Kadının şehadet alemindeki tesiri ve himmeti daha kuvvetlidir. Evet kadının (tesir) gücü erkeğe göre şehadet aleminde daha açık ve belirgindir.

Resulullah efendimizin hanımlarından ikisinin Resulullah efendimize karşı yaptıkları anlaşma ve dayanışma neticesi inen ayette o kadınlara karşı Allah kendisinin , meleklerin ve salih müminlerin Resulullah efendimizin yanında olduğunu zikreder. Muhyiddin İbn Arabi hz. bu ayette kadının şehadet alemindeki gücünün karşısında bütün bunların zikredildiğini belirtir.

Resulullah efendimiz ” Bana dünyanızdan üç şey sevdirildi , kadınlar , güzel koku ve gözümün nuru namaz “buyurmaktadır.
Kadında Allah’ı müşahede en kamil müşahede olduğundan Allah , Resulullah efendimize kadınları sevdirmiştir ki müşahedesi kemal bulsun.

Allah en doğrusunu bilir.
Ahmet Şahin Uçar
11 Haziran 2017

Daha Fazla Göster

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu