Âlemde derecelenme vardır.

Bir kardeşimizin sorusu üzerine daha önce kaleme aldığımız aşağıdaki ifadelerimizi daha da açarak idrak edilmesinde ve bu meseleye daha geniş ve doğru bir pencereden bakılmasında gayret sarf edelim inşaAllah.


” Hal böyle olunca alemdeki görüş ayrılığına sahip kimselerin münakaşalarına bakan arif kimse insaf ederek her hak sahibinin hakkını kendisine teslim eder. Bu görüş ayrılıklarının olması kaçınılmazdır. Çünkü Allah kullarını eşit yaratmadı ! Alemde bir derecelenme vardır ve bu derecelenme bu sonucu doğurur doğal olarak. Hatta görmez misiniz ki ehlullah da dahi ( henüz vuslata ermemiş , seyri sülukunda kemalat bulmamış , tabiri caiz ise geçilmesi gereken durağa henüz ulaşmamış ehlullahı kastetmekteyim ) gerek mizaç ve fıtratlarından kaynaklanan gerekse bu yoldaki meşreplerinden kaynaklanan görüş ayrılıkları oluşmuş , keşiflerine göre elde ettiği bilgileri en kamil bilgi zannına kapılmışlardır. ”


Yaratılış amacını ve kulluğunun gereklerini araştıran insan bu alemde daima seyr-u süluk halindedir, yani terakki etme adına her an bir önceki andan daha fazla bir bilgiye ve idrake nail olur. Uyanık kimse bilir ki alemde cereyan eden her olay , her söz , her duruş Hakk’ın kuluna seslenişidir. Bu minvalde alemde yaratılmış olan her şey Allah’ın ayetleridir , görmesini bilene.

Yaratılış gayemiz hakikatimizin bilincine varmak, alemlerin yaratıcısı ( Rabbul Alemin ) olan Allah’ı bilmek , tanımak ve O’ na kulluğumuzu layığı ile yerine getirmeye gayret sarf etmektir. Bu biliş ve tanıyış elbette ki her kulun ayn-ı sabiti ( değişmez hakikati) nispetince açığa çıkacaktır. Kap ancak içindekini dışa sızdırır , ya da başka bir ifade ile suyun rengi kabın rengidir.

İşte bu yolculuğa çıkmaya karar veren , bu yolculuğa istidatı olan , bu yolculuğa nasibi olan kimse bu yolculuğun usullerini yerine getirip , nefs terbiye ve tezkiyesi ile , hakikat ilimlerini tahsil ile , hakikate vakıf olmuş ehlullahın gerek sohbetlerinde bulunmak gerekse eserlerini okumak ile , ibadetlerine devam , Allah’ın emir ve nehiylerine uygun bir yaşam sürmek ile bu yolda ilerler ( seyr-u süluk eder).

Yolculuğun başlangıcında sahip olduğu idrak ile yolculuğu sırasında ve nihayetinde sahip olduğu idrakte derecelenme olması kaçınılmazdır. İlmi arttıkça ufku genişleyecektir. Başlangıçta ‘hal’in tesiri altında kalıp hal’in değişmesi ile birlikte ifadeleri de değişiklik arz edecek ancak ilminin artışı ile birlikte bu halden hale girmelerindeki sıklık ortadan kalkacak , mertebe ehli olmasından dolayı tespitleri , sözleri , hal ve davranışları daha doğru , daha kamil bir duruma geçecektir. Seyr-u sülukun başında kişiye hal baskın gelirken nihayetinde mertebe ehli olur ve ilmin getirisi baskın gelir.

Bu bilgiler ışığında ehlullahın eserlerini incelersek şunu görürüz ki : Ehlullahın bir kısmının bir konu hakkındaki ifade ve tespitleri ile başka bir takım ehlullahın aynı konu hakkındaki ifade ve tespitleri farklılık arz edebilir. Ya da aynı ehlullahın seyru sülük başlangıcındaki ifade ve tespitleri ile ömrünün ahirinde aynı konu hakkındaki ifade ve tespitlerinde bir farklılık açığa çıkabilir. Burada konuya tam vakıf olamayan okuyucu ikilemde kalabilir. Hangi ifadenin doğru olduğu hususunda ya da hangi tavsiyenin daha kamil olduğu hususunda ayırım yapamayabilir. Benzer bir durum hadis okuyucuları için de geçerlidir. Resulullah ( S.A.V) efendimizin bir konu hakkındaki farklı ifadeleri ve farklı tavsiyeleri muhatabın farklı kişiler olmasından , bu kişilerin farklı ilim , idrak , hal ve mertebelerinde bulunmasından kaynaklanıyor olabilir. Resulullah efendimiz bir mevzuyu bir şahsa izahta bulunuyorsa muhatabının düzeyine göre bu hitap ve izahatlarda bulunmuştur. Bu durum meselelerin daha doğru anlaşılabilmesi için göz ardı edilmemesi , hatırda tutulması gereken bir durumdur.

Ehlullahın eserlerini okurken buna dikkat ettiğimiz zaman görürüz ki eser sahibi ehlullah bu eserini seyru sülukunun başlarında yazmış ise daha çok şatahat sözlerde bulunmuş , içinde bulunduğu hal’in verisi ile ayık bir insandan sadır olmayacak / olmaması gereken sözler sadır olmuş , hakikatlere keşfinde vakıf olmasının sarhoşluğu ile bazı ‘ örtüsü kaldırılmış sözler ‘ dilinden dökülmüştür. Ancak belirtiğimiz gibi bütün bu durum içinde bulunduğu hal’in tesirinden açığa çıkmıştır. Oysaki kemal hal’de değil mertebe’ dedir. İstenilen hal değil mertebe olmalıdır. Hal ehli , ilim ehli olan mertebe sahibine göre nakıstır ( eksik). Çünkü hal sahibi içinde bulunduğu durumda ilmi istemez, o , halin verdiği sarhoşlukla kendini mutlu eder. İlim sahibi kimse ise hal’i istemez !. Çünkü hal onu hakikatten perdeler. Kemal ilimdedir , hal’de değil. Resulullah efendimiz ‘ halimi artır ‘ dememiş ‘ ilmimi artır ‘ demiştir ! Buraya dikkat ediniz.

Bütün bu halleri bilen , seyru süluk da bu hallerin salik için nerelerde açığa çıkacağını bilen , içinde bulunulan hal’in etkisi ile salikin seyrini ( idrakini ) nereden yaptığını bilen , bu bilgilere de hakikat ilimleri ile vakıf olan kimse tüm duyduğu sözü , gördüğü fiili bu cihetten değerlendirir. Dolayısı ile muhatabına insaf eder. İnsaf , hak edene hak ettiği gibi muamele etmektir. Muhatabının baktığı göz ile görmesini bilir. Muhatabının içinde bulunduğu hal , muhatabını perdeleyip zarara uğratacak ise ilim ile ( hakikat ilmi ) muhatabına ışık tutar ve o hal’den çıkmasını , doğru istikamet üzere yoluna devam etmesini sağlar.

Velhasıl hakikatlere dair okuduğumuz eserlerde geçen ifadeleri , sosyal medya aracılığı ile paylaşılan ehlullaha ait sözleri , tavsiyeleri , tespitleri bu bilgiler dahilinde analiz edersek / etme yetisine sahip isek ( ! ) ( bu yetiye sahip olmayanlar , sahip olan rehberlerinin sözlerine tabi olmalıdırlar.) seyr-u sülukumuzda daha doğru olana , daha kamil olana yönelmiş oluruz ki bu yol salikin sülukunu hızlandıran yoldur.

Allah en doğrusunu bilir.

Ahmet Şahin Uçar

Daha Fazla Göster

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu