Allah’ın Birliğini İdrak Ediş Üzerine
Kişi hakikatler arayışına çıkıp Allah’ı bilmek ve birliğini idrak etmek adına yol kat etmeye başladığında yani tevhid hakikatini idrak etmeye başladığında bu tevhidi duyusunda , manasında ve hayalinde yaşamaya başlar ve bu üç mertebeyi birleştir !
Bu durumda şeriatın hükümlerini önemsemez olur, şeriatın hükümlerini uygulamakta bir gevşeme hali olur. Adeta alemde cereyan eden Allah’ın iradesine mutlak teslimiyet hal’ini yaşar/ yaşadığını zanneder !
Böylece alemde cereyan eden şeyler , şeriatın emrine muhalif olan şeylerden olsa dahi o olan şeylere de rıza gösterir. Hiç bir kimseye öfkelenmez , düşman olmaz. Düşmana dahi merhamet eder hale gelir. Bu son derece yanlış bir ‘hal’ dir. Tevhid hayalde ve manada yaşanılabilir / yaşanmalıdır !
Ancak duyuda ( şehadet aleminde ) şeriatın hükümleri kişiyi bağlayıcıdır !
Bu sebeple duyu mertebesinde de ben tevhidi yaşıyorum diyen kimse hatalıdır. Kişi bedenen yani duyu organlarını şeriatın hükümleri doğrultusunda hareket ettirmeli , kulluk görevlerini ifa etmeli , şeriatın emrettiği yerde merhamet göstermeli , şeriatın emrettiği yerde öfke göstermeli , şeriatın emrettiği yerde Allah düşmanları ile cihat etmelidir.
Hallaccı Mansur ( k.s.) bir gün namazda okuduğumuz ettehiyyatü duasında geçen
‘ esselamu aleyna ve ala ibadillahissalihin ‘ ifadesinde ( selam bütün salih kullarının üzerine olsun ) durup ,
‘ ne olurdu bütün salih kullarının üzerine olsun demeyip de bütün insanların üzerine olsun deseydi ya (Resulullah efendimiz için ) ‘
demiş ve bu sözü yüzünden mana aleminde 300 sene Resulullah ( S.A.V.) efendimizin ruhaniyeti ile görüşememe cezası almıştır.
İbn Arabi hz. kendisi ile birlikte bir kaç üst mertebede bulunan ehlullahın ile birlikte Resulullah efendimizin huzuruna çıkıp ( manada , ruhaniyeti ile görüşerek ) Hallaccı Mansur’un affedilmesi için şefaatta bulunmuşlar ve ancak bundan sonra Hallaccı Mansur’un bu cezası ( 300 sene sonra ) kaldırılmıştır.
Tefekkür için ayrı bir örnek de şudur ki : Davud peygamber Allah için bir mescid ( Mescidi Aksa ) inşa etmek ister ve yapımına başlar ancak tam bitireceği sırada inşa ettiği bina yıkılıp yerle bir olur. Bu olay bir kaç kez tekrar edince Davud peygamber Allah’a yalvarır
‘ Ya rabbi senin rızan için bir mescid yapmak istememe rağmen neden buna müsaade etmiyorsun , hikmeti nedir ? der.
Allah nida eder. ‘ Ey Davud kanlı elleri olan birine o mescidin yapılmasına müsaade yoktur. ( Hz. Davud peygamber devrinde Calut ile savaşmış ve onu öldürmüştür . Buna atıf vardır ) ‘,
Hz Davud ‘ Ya rabbi , Calut ile savaşmayı bana emreden sen değil misin ?’ der.
Allah , ‘ Evet ben emrettim. Ama o ( Calut) da benim kulumdu. ‘ der. ve devam eder ‘ Bu mescidin yapımı eli kansız olana ( senin soyundan olan Süleyman’a ) nasip olacaktır ‘ der.
Hakikatlerin içersine girip bilgide derinleştikçe bu hikmetler insana açılır inşaallah.
Allah en doğrusunu bilir.
Ahmet Şahin Uçar