Allah’ın Sırrısın SEN !
Yeryüzünde kıyamete kadar her zaman içerisinde 124 bin evliya vardır. Bu evliyaların dereceleri vardır. Bu evliyaların meşrep ( usul , yöntem ) farkları vardır, mizaç farkları vardır. Dolayısı ile kemalat ta da derecelenmeleri kaçınılmazdır.
‘Alemde doğru , daha doğru ; kamil ve daha kamil vardır ‘ Bu düstur bakış açımıza mükemmelliği kazandırır. Mesele daha doğruya ve daha kamile talip olabilmek ve gereğini yerine getirebilmektir.
Çok yıllar önce okuduğum menkıbelerin etkisi ile kafamda bir evliya zat profili vardı. Etrafımda hep bu profilde bir kimse arardım. Karşımdaki insanı (evliyayı) zahiren de bu profilde görmeye çalışırdım. O zatların hepsi birbirlerini tanır ve bilir zannederdim. O zatlar hep mükemmel olmalıydı benim görüşüme göre. Sonra öğrendim ki hepsi farklı olabilirmiş. Alt düzeydeki evliyanın birinin ak dediğine diğeri kara diyebiliyormuş. Bir hakikati birbirine zıt gibi gözüken farklı şekillerde izah edebiliyorlarmış. Birbirleri ile çelişebiliyorlarmış, birbirlerinden memnunsuzlukları dahi olabiliyormuş.
Bütün bunlar evliyalığın başlangıcında alt seviyelerde vuku bulan şeylerdir. Evliyanın seçkinlerinde ise asla bir çelişki , çekememezlik , memnunsuzluk vb. gibi hasletler olamaz. Çünkü onlar daha doğruyu görmüş ve daha kamile ermişlerdir. Eskiden evliya aşikar idi, tüm halk onları tanır ve bilir , hayır dualarını almak gayesi ile ziyaretlerine giderlerdi. İsmail Hakkı Bursevi hz. nin kitabında belirttiği gibi o yıllardan sonra ( 1700 lü yıllar) bir hikmete binaen gizlendi. Allah onları örttü !
Günümüzde çok azı bilinmekte ya da nasibi olanlara aşikar olmaktalar !
Bir de şu var ki sahteleri ile hakikilerini karıştırmamak gerek !
Gayb hükmünde olup Allah’ın dilemesi ile buradan bir takım bilgiler veren ehlullahın yaptığına keşif yolu ile keramet denilirken , aynı bilgileri sahte evliyalar da verebilir , ancak onların bilgisine ise istidrac denilir. Onlar bu bilgileri Cinlerden almakta ve riyazat neticesi nefislerini terbiye ederek doğaları üzerinde kurdukları tahakküm sonucu bir takım olağanüstü hallere sahip olabilmekteler. Bu kimseler yakın ve uzak geçmişten bilgi verebildikleri gibi yakın gelecekten de ( 3 yıl içersinde vuku bulacak olaylardan ) bir takım bilgi verebilirler.
Böyle kimseleri değerlendirirken verdikleri bilgilere bakmaktan ziyade mertebe ve hallerini ortaya koyarak tanımaya yarayacak şekilde Hak ve hakikat terazisinde ölçmek gereklidir. Ancak bu şekilde kişinin bu olağanüstü hallere hangi yoldan ( keramet mi istidraç mı olduğu ) ulaştığı açıklık kazanacaktır.
Günümüzde bir çok mürşid olduğunu söyleyen zatlar vardır, doğrudur.
Mürşid ; öğreten , rehber , yol arkadaşı , daha önce yapmış olduğu deneyimleri ve vardığı sonucu paylaşan , öğrencisine bu deneyimleri yaşatan kimsedir.
Ancak , mürşid başkadır , mürşidi kamil başkadır !
Bunlar arasındaki fark , yer ile gök arasındaki fark kadar büyüktür !
İnsan , kim olursa olsun bu dünya yaşantısında her daim yolcu , öğrenci ve terakki halindedir. Kimse ben oldum iddiasında bulunamaz. Bulunursa bu onun cahilliğinin delilidir. İlmin sonu yoktur, dolayısı ile bu yolculuğun bir nihayeti yoktur.Dinimiz bir şey hariç her şeyde kanaatkar olmayı bize tavsiye eder. İlim istemekte ve ilim elde etmekte kanaatkar olmak yoktur. Allah , Kur’an da ” Rabbim ilmimi arttır de ” buyurmakta ve har daim bunu talep etmemizi istemektedir. Talep ettiğimiz bu ilim bize Allah’ı tanımamızı sağlayacak ilim olmalıdır.
Allah en doğrusunu bilir.
Ahmet Şahin Uçar