‘ARAÇLAR’ ‘AMACA’ ULAŞMAK İÇİNDİR ! PERDELİ OLAN , ‘ARACI’ ‘AMAÇ’ ZANNEDER !
—————–
Bil ki ; Hak Teala’nın (C.C.) huzurunda olmayı ve tüm aracıları kaldırarak yalnızca O’ndan almayı ve O’nunla ünsiyet kurmayı istediğinde ; O’ndan başkasının efendiliğini ve etkisini kalbinden silmedikçe bu gerçekleşemez.
Çünkü bu durumda sen, hiç şüphesiz etkisi altında kaldığın kişinin hükmüne tabisin demektir.
Risaletu’l-Envar – Muhyiddin İbn Arabi (k.s.)
……………………..
Mutlak Vücud sahibi sadece Allah’tır. Alem diye nitelenen ve alemde var olan her şey hakikatte Allah’ın ilmindeki ilmi suretlerdir ve bunların hiçbir zaman gerçek varlıkları olmamıştır (Allah’ın mutlak varlığının yanında bir varlıkları yoktur veya Allah’ın varlığı gibi bir varlıklarından söz edilemez ). Bu durumda alemde var olan her şey Allah’ın birer tecellisidir. Mazharlardaki tecellilerden ibarettir görülen , duyulan, algılanan her şey ve hatta algılayan da !
Allah’ın tecellisinin imkan dahilinde en kamil olduğu mahâl Rasulullah (S.A.V) efendimizdir. Kemalattaki derecelenme bu şekilde aşağı doğru iner. Rasulullah efendimizin gerçek varisi olan ehlullah da kemalat olarak diğer insanlardan daha kamildirler. Bu yüzden onlara ‘mürşid’ denilir ve bu mürşidler de kemalat bakımından birbirlerine kıyasla derece derecedir. Alemde doğru , daha doğru ; kamil ve daha kamil olduğuna göre bu derecelenme kaçınılmazdır.
Hakikatleri öğrenmek, Allah’ı imkan dahilinde tanıyabilmek , bu idraki elde edebilmek için daha önce bu yollardan geçmiş , bu yolların hile ve tuzaklarını bilen , güvenli bir şekilde bu yolda seyr-ü süluk yapılmasını sağlayan bir rehbere , bir öğretmene , bir yol göstericiye , bir dosta ihtiyaç vardır ki bunun bir diğer adı da mürşid dir. Bu yola mürşid siz çıkanların amacına nail olması, hedefine sağlıklı bir şekilde varabilmesi imkansızdır. ( Bu yolculuğa çıkan ve hedefine sağlıklı bir şekilde varabilen kimsenin mutlaka bir mürşidi vardır. Kimisi bir kâmil mürşid ile , kimisi Hızır a.s. ın terbiyesinde , kimisi Cebrail a.s. ın irşadı ile bu menzile erişmiştir )
Bu yola çıkmaya karar verip uygun bir mürşidi de bulunca artık ona teslim olmak gereklidir. Bilmediğin yolda bilenin uyarılarına , tavsiyelerine , emirlerine riayet etmek gereklidir ki yolculuk rahat , emniyet , huzur , bereket içersinde geçsin ve amaçlanan hedefe nail olunsun. Bu arada şunu da belirtelim ki mürşid , müridin kendinde bulunan fakat bunun farkına varamamış olduğu cevheri açığa çıkarmasına yardımcı olabilir.
Bir kimsede bir cevher yok ise yani Allah o kimsenin ayn-ı sabitesine bu hakikatlere vasıl olmayı yazmamış ise ( istidatı yok ise ki bu istidatı Allah’tan talep eden – ruhlar mertebesinde – yine kulun kendisidir ) hiçbir mürşid o kimse için bu cevheri sağlayamaz !
Allah indinde kendisi için iman takdir edilmemiş bir insanın imana gelmesini hiçbir kimse sağlayamaz !
Böyle bir şey asla mümkün değildir. Ancak mürşid , müridin kendisinde bil-kuvve mevcut olan cevherin bil-fiil açığa çıkmasına ve bu idrake ermesine yine Allah’ın izni ile vesile olabilir !
Bu bilgiler ışığında seyr-ü sülukunu tamamlayan kişi (mürid) bir zaman sonra bu yolculuğunda kendisine refakat eden, yol gösteren kişinin de ‘ amacına ulaşmakta araç ‘ olduğu bilincine ermeli ve araç ve araçlar ile perdeli kalmamalıdır ki amacı ile hem-hal olabilsin.
Unutmamalıdır ki bu yolda her araç hükmünde olan kişi üzerinde açığa çıkan tecelli o mahallin istidatı ve hakikati ile sınırlı olacağından, mutlak manada sınırsız ve sonsuz olan deryadan sadece bir katre hükmünde dahi olmayacaktır.
İşte bu yüzden ilim ve idrakte belirli bir düzeye gelen mürid ( ! ) için , başkalarının ( mazharların ) hükmünün tesirinden kurtulmak ve Allah’ın hükmünün tecelligahı olduğunun idrakine varmak gereklidir.
‘ARAÇLAR’ ‘AMACA’ ULAŞMAK İÇİNDİR !
Kalpler O’ nun elindedir. Mutlak veren O’ dur.
Mutlak öğreten O’ dur. Mutlak mürşid O’ dur.
Mutlak terbiye edici O’ dur. Mutlak efendi O’ dur.
Mutlak hüküm O’ na aittir.
O ; Evvel’dir , Ahir’dir , Zahir’dir , Batın’dır.
Bu ‘ AMAÇ ‘ a ulaşmanı sağlayan her türlü alet , binek , sebep ‘ ARAÇ ‘ tır.
Gaye , amaca ulaşabilmektir !
Amaca ulaşabilmek için araçları en etkin ve en doğru şekilde kullanmayı bilmek , görmek ve yapmak / yaşamak gerektir !
İnsanların genelinin hataya düştüğü yer ‘ AMAÇ ‘ ile ‘ ARAÇ ‘ ı karıştırmalarıdır.
Araç , amaca ulaşmak için kullanılan alet , binek , sebeptir.
Amaç , varılması hedeflenen nihayettir.
Bazen araçlar bu yolculukta belirli menzile kadar binitin olur.
Edindiğin araç seni hedefine ulaştıramayacak ise bunu görmen ve aracını değiştirmen gerekir.
Araçları amaç edinenler asla hedefe varamayanlardır.
Allah en doğrusunu bilir.
Ahmet Şahin Uçar