Dünya hayatı meşakkat yurdu, ahiret hayatı ise nimet yurdudur.
Ebedi olacak ahiret yurdunun yanında şu fani, aldatıcı dünya hayatının kıymeti olmadığı gibi burada geçen sürenin oranın süresine kıyası bile yapılamaz. Dünya hayatı meşakkat yurdu, ahiret hayatı ise nimet yurdudur. Mümin’e dünya hayatında huzur ve rahat yoktur. Cennet’e girmek ameller ile değil Allah’ın lütfu ile olacak, cehenneme girmek ise Allah’ın adaleti ile hükmetmesi neticesi olacaktır. Ahiret hayatında gideceğimiz yurdumuzda ki mertebemizi belirlemek ise dünya hayatındaki amellerimiz ile olacaktır. Bu durumda dünya hayatı bizim için ‘ amaç ‘ değil, ‘ araç ‘ hükmünde olmalıdır. Amaca ulaşmak için aracı , belirlenmiş kaideler çerçevesinde iyi kullanmayı bilmektir marifet. Bu yolda amaç’tan gafil olanlar araç ile oyalanır durur ve gayenin bu olduğunu zannederler. Heyhat, onlar aldananlardır. Yaptığı her işi Allah için yapabilmek ! Başka hiç bir gaye ( nefsani ya da şeytani ) gütmeden Allah’ın rızasına uygun yaşayabilmek. Gerçek kurtuluşa erenlerin yolu. Allah bizleri de razı oldukları zümresine ilhak eylesin inşaAllah.
Günümüzde maalesef tasavvuf yolunda olduklarını iddia eden, bu yolda hakikaten derin bilgilere sahip olan , bu yoldan anlatmaya kalktıklarında çoğu insanları susturabilecek ilme sahip olan ama iş yaşamaya gelince yaşamlarında bu ilminin hiç biri gözükmeyen , kendince yaşamını eleştirip eksiklerini söyleyene de kıvrak bir zeka ile hemen bir kılıf hazırlayabilen çok insanlar var çevremizde. Bunlara karşı çok uyanık olmalıyız. Bilhassa dini temellere dayalı bir birikimi olmayan , tasavvufa bir hobi gibi yönelen kardeşlerimiz için çok tehlikeli. Doğruyu , yanlışı anlayamadan bu gibi kimse ya da grup ya da tarikatların ağlarına düşmeleri kuvvetle muhtemel. Hakikatlere vakıf olanın elinde tüm karşılaştığı durumları tartması için manevi bir terazi vardır. Kendisine ulaşan her bilgiyi bu terazide tartar, doğru olanı alır, yanlışı ise eler. Böylece karşısındakinin de mertebesi hakkında bilgiye sahip olur. Bu hakikat ilimleri ise ehlullahın seçkinlerinin doğruluğunda ittifak ettikleri Allah dostlarıdır. Bu gibi ekmel zatların yazmış olduğu kitaplarda belirtilen hakikatlere dair bilgilerdir. Bu zatlardan birisi de belkide en önemlisi Muhyiddin İbn Arabi hz. dir. İnsan onun eserlerini okudukça makamının yüceliği hakkında hayrete düşmektedir. Gerçekten de kendisini tanımlamak için konulan isimde belirtildiği gibi Şeyhül Ekber. Allah ondan razı olsun ve bizi de ondan, onun ilminden faydalandırsın inşaAllah.
İnsan bu yolda ilerlerken yani seyrü süluk yaparken çeşitli hal’ ler ile hallenir. Bu hal’ ler insana o an bir davranışta bulunmasını ya da bir fikri kesin doğru olarak kabul etmesini telkin ve tesir eder. Oysaki hal’ler geçicidir, kalıcı değil ! Kalıcı olanlar ise mertebelerdir. İnsan bir mertebeden diğerine yükseldiğinde , kendisinden yükseldiği mertebenin de bilgisini taşır, ondan gafil olmaz. Ama haller öyle değildir. Bir halden diğer hale geçildiğinde terk etmiş olduğu hal’in tesirinin ve hükmünün yanlış olduğu kararına varabilir. Bu hususları iyi bilmeli ve iyi gözlemlemeli ki hataya düşmek gibi bir durumla karşı karşıya kalmasın.
Şu da bir gerçek, bu yolda sağlam basabilmek ve temkinle yürüyebilmek için ilim, sabır, şükür, sebat , sadakat gerekmektedir.
Allah bizleri sıratı müstakimi üzere olanlardan eylesin inşAllah.
Allah en doğrusunu bilir.
Ahmet Şahin Uçar – 14 Şubat 2017 – Bursa