Gizlilik… Gizlilik…

Muhyiddin İbn Arabi (k.s.) anlatıyor:

Fas şehrine vardığımda orada büyük bir nam salmıştım. Benim gelişimi duyan, bu yüzden benimle görüşmek istiyordu. Ben de evden camiye kaçıyordum. Beni evde bulamadıkları zaman camiye gelirlerdi. Ben onları görürdüm. Bana gelip (tanımadıkları için) beni soruyorlardı. Ben de onlara: Onu buluncaya kadar arayın, diyordum. Bir ara çok değerli bir elbise giymiş halde oturmuşken bu şeyh (Ebu Ca’dun el-Hanavi (r.a.)) karşıma oturdu. O ana kadar onu tanımıyordum. Bana dedi ki: Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun, ben de onun selamını çevirdim. Sonra el-Mehasi-bi’nin “el-Marife” adlı kitabını açtı. Ondan bazı bölümler okudu. Sonra bana şöyle dedi: Dediklerini şerh et, açıkla. Onun halleri, kim olduğu, makamı, dört evtaddan (r.a.) biri olduğu ve oğlunun onun yerini alacağı bana söylendi. Ona dedim ki: Seni tanıdım. Sen falancasın. Kitabı kapattı. Ayağa kalkıp dikildi ve şöyle dedi: Gizlilik… Gizlilik… Seni seviyorum-. Seninle tanışmak istedim. Maksat hasıl oldu…. sonra dönüp gitti. Yanımızda ancak hiç kimsenin olmadığı durumlarda onunla otururdum.

RİSALETU RUHİ’L KUDS Fİ MUHASABETİ’N NEFS

Daha Fazla Göster

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu