Kur’an ve Furkan
Ve hidayete eresiniz diye Mûsâ’ya kitabı ve Furkân’ı verdik.
(Bakara Sûresi, 2/53)
Bundan (Kur’ân’dan) önce (onlar) insanlar için bir hidayet idiler. Doğruyu yanlıştan ayıran (Furkân)ı da indirdi. Gerçek şu ki, Allah’ın ayetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah güçlüdür, intikam alıcıdır.”
(Âl-i İmrân Sûresi, 3/4)
Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nûr ve anlayış (furkân) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir.
(Enfal Sûresi, 8/29)
Andolsun, Biz Mûsâ’ya ve Harûn’a, takvâ sahipleri için bir aydınlık ve bir öğüt (zikir) olarak, hak ile batılı birbirinden ayıran (furkân)’ı verdik.
(Enbiyâ Sûresi, 21/48)
Âlemlere uyarıcı olsun diye, kuluna Furkân’ı indiren (Allah) ne Yücedir.
(Furkân Sûresi, 25/1)
Kur’ân’ın (toplayan) Furkân (ayrıştıran) yönünü iyi bilmeli ve mertebelerde bu ayrıştırmanın mutlak olması gereken olduğunu idrâk etmelidir.
Aksi halde kişi hatâ edecektir.
Cem’den sonra fark vardır!.
Kul kuldur, Rab Rabdır.
Kul ile Rab arasında olan bağıntı vücûdî değildir. Ancak hayâl ile hayâl kuranın arasındaki bağıntı gibidir!
Tevhîd idrâkî, ancak kişinin “sırrında” yaşayabileceği bir hakîkattir!
Allah (ﷻ) en doğrusunu bilir.
Ahmet Şahin UÇAR