Rızk Hakkında
Nimetleri toplasanız ve onlara üşüşseniz bile ancak sizin için takdir edilen miktarı elde edebilirsiniz.
Topladıkların bazen sana bazen başkasına ait rızk olabilir; fakat hesabını-toplayan ve kazanan sen olduğun için sen vereceksin.
Fütûhat-ı Mekkiyye,c15 sh.327 – Muhyiddin İbn Arabi (k.s)
……………
İnsanın rızkı yiyip içtiği yani boğazından geçen ile üzerine giydiğidir. Kazandığının geri kalan kısmı onun rızkı değil kimbilir kimin rızkıdır. İnsan ömrü boyunca çalışır çabalar para biriktirir , evler , arabalar alır veya bir takım yatırımlar yapar. Bu kazandığının içinden aldığı ise sadece boğazından geçen şey ile üzerine giydiği elbisedir. Bunun dışındakiler eşinin , çocuklarının ve dağıttıkları kimselerin rızkıdır. Bu durumda insan kendi rızkının kazanımının dışında başkaların rızkını da kazanmak için çalışmış / çalışmak zorunda kalmış ve bu rızkları asıl sahiplerine isteyerek ya da istemeden ulaştırmış olur.
Öğrendiği ilim yönünden de rızkı meselesi böyle değerlendirilebilir.
İlmiyle amel eden kimse bu rızkın sahibi olur. İlmiyle amel etmeyip sadece ezberleyen kimse bunun taşıyıcısı / yükleneni konumundadır. Bu durumda kuru , ağır bir yükten başka bir şey değildir sırtındaki. Bu ilmi yaşamayıp ezberin lak lakını yapanlardan işitip oradan nasiplenen ve bu ilimle amel edenlere ise sadece rızkları ( ilmi olarak ) bu kuru yük taşıyıcısı tarafından ulaştırılmış olur.
Ne gariptir ki bu rızklardan faydalanmış ya da faydalanmamış olması o topladığı rızkın hesabını vermekten kişiyi kurtarmaz.
Allah en doğrusunu bilir.
Ahmet Şahin Uçar