VAHDET-İ VÜCUD’U ANLAMAK!

Şeyhül Ekber ve onun gibi ehlullahın seçkinleri bu konuyu gayet net açıklamış olmakla birlikte yine de birtakım âlimler ve zâhir uleması fikir ayrılığına düşmüştür. Konu gerçekten çetin bir konudur. Lâkin bu konuyu layıkıyla anlayabilmek için hitapların nereden geldiğine bakmalı yani şeriat boyutundan mı, hakikat boyutundan mı olduğunu iyi ayırt etmeli, her hitabı mertebesine yerleştirmeli ve bu şekilde değerlendirmelidir.

 

Şöyle diyelim: Şeriat boyutundan bakınca bütün mevcudatı yaratan Allah var ve Allah’ın yarattığı bu âlem, bu âlemin içinde de çeşit çeşit varlıkları var. İnsan da bu varlıklardan biri. Kul fiillerini özgür iradesi ile işler ve bunun sevap ya da günah hükmünde olmasına göre cezalandırılır ya da mükâfatlandırılır. Bunu kul kendi eli ile yapmıştır, Allah da bu kula yapmak istediğini yapması için yaratmıştır. Kul Allah’a karşı sorumludur. Amenna, buraya kadar hepsi doğrudur. Neye göre ‘Şeriat boyutundan bakış ve algılamaya göre.’

 

Bir de hakikat boyutundan bakalım: Hakikatte tek bir vücud sahibi vardır ve o da Allah’dır. Allah’tan başka tüm varlık Allah’ın ilmindeki ilmi suretlerdir. Yani Allah’ın varlığının yanında bir başka varlıktan asla söz edilemez. Biz ve yaratılmış tüm varlıklar O’nun vücudu karşısında müstakil bir vücud sahibi değiliz, hayal den ibaretiz (O’na göre!). Onun için ehlullah bu hakikati ‘ tüm âlem hayalden ibarettir ‘ sözü ile anlatmak istemişlerdir. Hal böyle olunca bizlerin Allah’ın karşısında O’na rağmen müstakil bir irademiz olmasından söz edilebilir mi? ‘Sizi ve fiillerinizi yaratan Allah’tır’ buyuruyor ayet-i kerîmede. Burayı iyi anlamak gerekir, burası işin hakikat kısmıdır!

 

Hakikati anlamayanın soruları ve şüpheleri bitmez, sükûn bulmaz. Burada bir çelişki varmış gibi algılama çıkıyorsa da böyle bir şey yoktur (Çelişki bakıştaki hatadan kaynaklanır. Yani, hakikat cihetinden bakış denildiğinde bakış sahibi mutlak ve bir vücud sahibi Allah’tır. Kesretten ‘çokluktan’ idrakini kurtaramayan kişi vahdetten ‘birlikten’ bakamaz. O’ nun gözüyle bakılmadığı sürece bu hakikat kavranamaz.)

 

Şeriat yaşanmadan hakikate varılamaz ve yaşanamaz!
Şeriat boyutundan bakış; kulun gözünden Allah’a bakıştır!

Hakikat boyutundan bakış; Allah’tan (gözünden) âleme bakıştır!

 

Cebriyecilik’te ‘Allah kula zorla fiili işletir’ görüşü vardır. Yani bir yerde Allah var diğer yerde kul var ve Allah kulu yapması gereken şeyleri yapmaya zorlamaktadır. Bu zümrenin görüşü yanlıştır.

 

Muhyiddin İbn Arabî hazretleri ve onun gibi seçkin ehlullahın izahatlarından anlaşılan şudur ki:

Sadece Allah vardır ve onunla birlikte hiçbir şey yoktur. Allah’ın yaratıkları ve kulları diye adlandırılan şeyler sadece nispetlerdir, hakiki varlıkları yoktur (Allah’ın Zat’ına kıyasla)!

 

Âlem ve içinde olan her şey Allah’ın isimlerinin tecellilerinden ibarettir!
Yani O’ndan O’na olmaktadır her şey!
Bununla birlikte bizler ebediyen “ben varım” algısından kurtulamayız! Bu algı cennet veya cehennem hayatında sürekli olacaktır. Ancak bir hakikat olarak sadece O’nun var olduğunu ve O’ndan gayrısının olmadığını idraklerimizde (sırrımızda) kavrayabiliriz o kadar!

Allah bu hakikatleri anlayıp idrak etmeyi ve gereği gibi yaşamayı bizlere nasip etsin ve rızasına erdirdiği kulları zümresine ilhak etsin, inşaAllah.

 

Allah en doğrusunu bilir.

 

Ahmet Şahin Uçar

 

Not: Bu mevzuyu daha detaylı bir şekilde tetkik edip anlamak isteyenler aşağıda belirttiğimiz sesli Fütuhat okuma sohbet kayıtlarımızı dinleyebilirler.
Daha Fazla Göster

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu